Müzakerelerdeki en kritik engel, geçmişte yaşanan güven sorunuydu.
Hamas temsilcileri, İsrail'in daha önce mart ayında varılan bir ateşkesi tek taraflı olarak bozduğunu hatırlatarak, aynı senaryonun tekrarlanmasından çekindiklerini dile getirdi. Bu güven bunalımı, anlaşmanın önündeki en büyük psikolojik barikattı.
Witkoff ve Kushner'ın Kritik Mesajı
ABD'nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile Başkan'ın damadı ve kıdemli danışmanı Jared Kushner, arabuluculuk sürecine doğrudan müdahil oldu. Türkiye, Mısır ve Katar gibi bölgesel aktörler aracılığıyla Hamas'a iletilen mesaj nettir: "Başkan Trump, 20 maddelik barış planının her bir hükmünün arkasında durmaktadır ve anlaşmanın tam uygulanmasını temin edecektir." Bu üst düzey taahhüt, pazarlıkların seyrini değiştiren anahtar faktör oldu.
ABD Askerlerinin Gözlemci Rolü ve Taahhüdün Somut Adımı
Trump'ın sözlü garantisini somutlaştıran adım ise bölgeye asker sevki oldu. Anlaşmaya göre, ABD, ateşkesin denetimi için 200 askerini gözlemci olarak İsrail'e konuşlandıracak. Önemli bir ayrıntı olarak, bu birliklerin
Gazze sınırlarına girmeyeceği,
İsrail topraklarında kuracakları bir merkez üzerinden izleme faaliyeti yürüteceği belirtildi. Bu durum, ABD'nin anlaşmaya taraf olmasa da garantörlük rolünü üstlendiğinin en net göstergesi olarak yorumlanıyor.
Anlaşmanın Geleceği ve ABD'nin Değişen Stratejisi
Bu gelişme,
ABD dış politikasında gözle görülür bir evrimi işaret ediyor. Geleneksel olarak İsrail ile stratejik ortaklığını sürdüren Washington yönetimi, bu kez daha dengeli ve doğrudan garantör bir pozisyon üstlenmiş durumda. Sürecin başarısı, yalnızca bölgesel barışı değil, aynı zamanda ABD'nin küresel diplomasideki itibarını da doğrudan etkileyecek.